Aliya İzzetbegoviç’in Hayatı ve Mücadelesi
Bosna-Hersek Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç çok büyük askeri güce ve imkâna sahip olan Sırplarla, her türlü askeri imkândan yoksun ve hiçbir dış desteğe sahip olmayan Bosna-Hersek halkını karşı karşıya getirmemek için önce oldukça temkinli bir politika izledi. Fakat saldırganlıkta sınır tanımayan Sırp çentiklerine karşı Müslümanların haklarının ve bağımsızlıklarının savunulması için direnişten başka bir yol da yoktu.
DoÄŸumu ve YetiÅŸmesi
Aliya Ä°zzetbegoviç, 1925'de Bosna-Hersek'in kuzey batısında bulunan Bosanska Krupa ÅŸehrinde dünyaya geldi. Ailesi Ä°slami duyarlılığa sahip bir aileydi. Ancak Ä°zzetbegoviç, Ä°slam karşıtı ve Müslümanları Avrupa'ya dışarıdan girmiÅŸ kimseler olarak gören bir çevrede yetiÅŸti. Saraybosna'da bir Alman lisesinde eÄŸitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öÄŸrenci olarak tanındı. Lise çağında üstün kabiliyetleriyle ve Ä°slami konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaÅŸlarıyla birlikte dini konuları tartışmak amacıyla Meladi Muslumani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduÄŸunda henüz 16 yaşındaydı, fakat oldukça etkin ve üretken bir düÅŸünce kabiliyetine sahip olduÄŸu gözleniyordu. Bu yüzden kurduÄŸu kulüp bir düÅŸünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüÅŸtü. Dolayısıyla birtakım eÄŸitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etmeye baÅŸladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim oluÅŸturdu. Ä°kinci Dünya Harbi esnasında da ihtiyaç sahiplerine yardım etti.
II. Dünya Savaşının Zorlukları
Ä°zzetbegoviç'in kurduÄŸu Müslüman Gençler Kulübü oldukça önemli faaliyetler gerçekleÅŸtirdi. Ä°kinci Dünya Harbi esnasındaki faaliyetleriyle de herkesin dikkatini çeken gözde bir oluÅŸum haline geldi. Ancak bu savaÅŸ esnasında tüm Yugoslavya, Almanların iÅŸgaline geçmiÅŸti. Bu savaÅŸ esnasında Sırp Çetnikler Alman iÅŸgalcilerin desteÄŸinden yararlanarak Bosna'da 100 bin Müslümanı öldürdüler.
Komünist Rejimin Baskıları
13 Ocak 1946'da ülke yeniden bağımsızlığına kavuÅŸtu. Ancak bu bağımsızlık hareketinde Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendiklerinden bağımsızlık sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler. Ülkenin resmi statüsünü de federal cumhuriyetler birliÄŸi olarak belirlediler. Buna göre Yugoslavya altı federal cumhuriyet ile iki özerk bölgeden oluÅŸacak, cumhuriyetlerden biri de Bosna Hersek Cumhuriyeti olacaktı.
Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte dinlere özellikle de Ä°slam'a karşı bir savaÅŸ baÅŸladı. Ä°zzetbegoviç, Ä°slami faaliyetleriyle tanındığından ve ateizme karşı olduÄŸundan komünist baskının en önemli hedeflerinden biriydi. Bu sebeple 1949'da "Ä°slamcılık" suçlamasıyla hapse girerek beÅŸ yıl hapis cezası çekti.
Ä°zzetbegoviç'in sıkıntıları 1953'te iktidara gelen Tito zamanında daha da arttı. Fakat o bütün baskılara raÄŸmen Ä°slami konularda kafa yormaya, fikirler üretmeye, etrafını aydınlatmaya devam ediyordu. Bu arada sistemin Müslümanların meseleleriyle ilgilenmesi üzere görevlendirdiÄŸi Hasan Duzu ile iliÅŸki kurarak onunla irtibat halinde çalışmalar yürütmeye baÅŸladı.
Tito'nun 1974'te yeni bir anayasa hazırlamasından sonra yönetim Müslümanlar üzerindeki baskıyı kısmen hafifleterek bazı geleneksel Ä°slami kurumların yeniden iÅŸlev kazanmasına imkân saÄŸladı. Bu yumuÅŸama üzerine bazı camiler ve medreseler yeniden açıldı. Küçük çapta da olsa bir yumuÅŸamayla bazı dini kurumların yeniden hayata geçirilmesi Müslümanlar arasında hızlı bir Ä°slami uyanışa zemin hazırladı.
Tito'nun Ölümü Sonrası ve Ä°zzetbegoviç'in Ä°slami Manifestosu
1980'de Tito ölünce federasyon cumhurbaÅŸkanlığı konusunda bir anlaÅŸmazlık ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin cumhurbaÅŸkanının sırayla bir yıl federasyon cumhurbaÅŸkanlığı yapması üzere anlaÅŸma saÄŸlandı. Bu geliÅŸmeyle birlikte ülkede kısmen bir demokratikleÅŸme sürecine girilmiÅŸ oldu. Çünkü federal eyaletlerde yönetime geçmek isteyenler siyasal partiler vasıtasıyla faaliyetler yürütebiliyorlardı. Buna baÄŸlı olarak hürriyetlerde de bir geniÅŸleme oldu. Ä°zzetbegoviç'in oÄŸlu bu ortamdan yararlanarak babasının makalelerini bir kitapta toparlayıp, 1983'te "Ä°slami Manifesto" adıyla yayınladı. Ä°zzetbegoviç'in daha önce 1970'te de bu adla bir kitabı yayınlanmıştı. 1983'te söz konusu kitabın yayınlanması epey bir yankı uyandırdı. Hakim sistem bu geliÅŸmeye tahammül edemeyerek Ä°zzetbegoviç'i Avrupa'nın ortasında radikal Ä°slami bir cumhuriyet kurmak için çalışmakla suçladı ve tutuklattı. Ä°zzetbegoviç, mahkeme önüne çıkarılıp hakim sistemi deÄŸiÅŸtirmek ve Bosna - Hersek'i Ä°slami devlete dönüÅŸtürmek için çalışmakla itham edildi. Göstermelik bir yargılamadan sonra 14 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Fakat bu mahkûmiyet onun kitabının bütün Bosna'da duyulmasını ve tesirini göstermesini saÄŸladı. Müslümanlar muhtelif yollarla onun söz konusu kitabını temin etmeye çalışıyorlardı. Kitabın yazarının bu kitaptan dolayı zindanda olması okuyanların ruhlarındaki tesirinin daha da artmasına sebep oluyordu.
Zindan Hayatı
Yargıtay kararıyla daha sonra mahkûmiyet süresi 11 yıla indirildi. 1988'de çıkarılan bir afla da serbest bırakıldı.
Bu beÅŸ yıllık zindan süresi Ä°zzetbegoviç'in hayatında önemli etkiler yaptı. Zindanda düÅŸünmeye, fikir üretmeye, daha önce üretilmiÅŸ fikirlerden istifade daha çokça fırsat buldu. Bunun yanı sıra önemli bir fikri eserinden dolayı zindana atılması olması, onun fikirlerinin çevrede daha çok yankı uyandırmasına sebep oldu. Ayrıca onun zindanda olduÄŸu dönemde yıllarını verdiÄŸi "DoÄŸu ve Batı Arasında Ä°slam" adlı meÅŸhur kitabı yayınlandı. Bu kitabını bir arkadaşı neÅŸretti ve çok kısa zamanda geniÅŸ bir kitleye ulaÅŸarak büyük yankı uyandırdı. O, bu kitabıyla Ä°slam'ı sade ve öz bir ÅŸekliyle yetiÅŸen nesillere kazandırmayı hedefliyordu.
Kısacası zindan hayatı onun fikir adamlığı sıfatına bir karizmatik lider sıfatının da eklenmesine sebep oldu. Bu sıfatı sebebiyle zindandan çıkmasından sonra Bosna - Hersek'in kendi kimliÄŸine ve özgürlüÄŸüne kavuÅŸturulması için siyasi hayata atılmaya karar verdi.
Siyasi Mücadele
Ä°zzetbegoviç, zindandan çıktığında dünyada komünist rejimler çöküÅŸ dönemine girmiÅŸti. Yugoslavya'da da eski federatif yapının korunması konusunda çok fazla bir duyarlılık kalmamıştı. Bunun yerine bağımsızlık yanlısı fikirler etkisini göstermeye baÅŸlamıştı. Ayrıca eyaletlerde yönetime geçme konusunda etkin siyasal yarışlar baÅŸlamıştı. Aliya Ä°zzetbegoviç de Bosna - Hersek eyaletinde Demokratik Eylem Partisi (SDA) adı verilen bir siyasi parti kurdu. Bu parti Bosna-Hersek'te Aralık 1990'da gerçekleÅŸtirilen genel seçimleri kazanarak lideri Aliya Ä°zzetbegoviç cumhurbaÅŸkanı oldu. Bu seçim SDA'nın girdiÄŸi ilk seçim olmasına raÄŸmen büyük bir baÅŸarı gerçekleÅŸtirdi ve cumhurbaÅŸkanlığını kazanmasının yanı sıra parlamentoda da 86 sandalye elde etti.
Bağımsızlık Dönemi
1990'lı yıllara girildiÄŸinde Yugoslavya Federasyonu içinde bir bağımsızlık hareketi baÅŸ gösterdi. Eyaletler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan ediyor ya da bu yönde niyetlerini ortaya koyuyorlardı. Bosna-Hersek de 1 Mart 1992'de gerçekleÅŸtirdiÄŸi referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Çünkü yapılan referandumda halkın % 62,8'i bağımsızlığı tercih etmiÅŸti. Ancak Sırplar hemen arkasından Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaÅŸ açarak yeni bir katliam hareketi baÅŸlattılar. Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlık mücadelesine destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD ise Bosna-Hersek'i Sırp vahÅŸeti karşısında yalnız bıraktılar. Bosna-Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da, Avrupa'nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu'nun Sırp çetnikleriyle birlikte hareket etmesi, onlara destek vermesiydi. Müslümanlarsa herhangi bir askeri destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar. Sonuçta Sırplar Bosna-Hersek'in önemli ÅŸehirlerini iÅŸgal ettiler. Bu iÅŸgal hareketi bir milyona yakın Müslümanı göçe zorladı. Sırplar iÅŸgal ettikleri yerlerde hem katliam hem de yıkım gerçekleÅŸtiriyorlardı. Özellikle camileri ve Ä°slâmi izler taşıyan tarihi eserleri yıkmaya özen gösteriyorlardı. Bosna-Hersek meselesinin çözümü için deÄŸiÅŸik tarihlerde gerçekleÅŸtirilen görüÅŸmeler ve arabuluculuk çalışmaları da bir sonuç vermedi. 1994'ün sonuna gelindiÄŸinde Bosna-Hersek'teki iç savaşın aldığı can sayısı 250 bini, göçe zorladığı insan sayısı ise 1 milyonu aÅŸmıştı.
Ä°ÅŸte böyle zor bir dönemin yaÅŸandığı, Bosna-Hersek Müslümanlarının en zor ÅŸartlarla karşı karşıya oldukları dönemde Aliya Ä°zzetbegoviç bu ülkenin cumhurbaÅŸkanıydı. Zulüm ve vahÅŸetle karşı karşıya olan Müslümanların ve büyük bir yıkımla karşı karşıya olan ülkesinin lideri konumundaydı.
Bosna-Hersek Cumhuriyeti cumhurbaÅŸkanı Aliya Ä°zzetbegoviç çok büyük askeri güce ve imkâna sahip olan Sırplarla, her türlü askeri imkândan yoksun ve hiçbir dış desteÄŸe sahip olmayan Bosna-Hersek halkını karşı karşıya getirmemek için önce oldukça temkinli bir politika izledi. Fakat saldırganlıkta sınır tanımayan Sırp çentiklerine karşı Müslümanların haklarının ve bağımsızlıklarının savunulması için direniÅŸten baÅŸka bir yol da yoktu.
Dayton Anlaşması
Bosna-Hersek Müslümanlarının direniÅŸlerine Müslüman halklar sahip çıktı. Ä°slam dünyasının muhtelif bölgelerinden gençler direniÅŸe katılmak için bu ülkeye gitti. DireniÅŸ ve cihad aynı zamanda Bosna - Hersek Müslümanları arasında Ä°slami bilinçlenmenin artmasını da saÄŸladı. Ancak ülke yönetimleri Bosna - Hersek Müslümanlarını büyük ölçüde yalnız bıraktılar. Buna ek olarak Avrupa ve ABD, ezilen ve katliamlara maruz kalan Bosna - Hersek halkına hiçbir ÅŸekilde destek çıkmayarak, Sırp çentiklerin cüretlenmelerine yol açtı. Zulüm ve katliamın son raddesine vardığı sırada da Sırpların isteklerini kabul etmeleri için Müslümanlara baskı yaptılar. Ä°ÅŸte bu siyasi baskılar ve eÅŸit olmayan savaÅŸ ÅŸartları karşısında Ä°zzetbegoviç'in, önüne konulan anlaÅŸmayı kabul etmekten baÅŸka bir seçeneÄŸi kalmamıştı. Çünkü savaşın devam etmesi Bosna Müslümanlarının tam bir soykırımla karşı karşıya gelmeleri gibi sonucun doÄŸmasına sebep olabilecekti. Neticede 1995'te ABD tarafından dayatılan Dayton AnlaÅŸması'nın imzalanmasıyla savaÅŸ sona erdi. AnlaÅŸma Bosna - Hersek topraklarının % 51'ini Müslümanlara ve Hıristiyan Hırvatlara, % 49'unu da Bosna - Hersek Sırplarına (veya bu ülkeye yerleÅŸmiÅŸ Sırplara) veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşılmasını ÅŸart koÅŸuyordu. AnlaÅŸmayla Amerika aynı zamanda Müslümanlara ellerindeki silahları imha etmelerini ve ABD patentli silahları, yedek parçasız bir ÅŸekilde satın almalarını ÅŸart koÅŸtu.
Bosna - Hersek Savaşı, ABD ve Avrupa'nın haçlı kimliÄŸini bir kez daha gözler önüne sermiÅŸtir. Bunu bizzat Avrupalı tarihçiler ve yorumcular da itiraf etmiÅŸ ve bu savaÅŸta Batılıların 19. yüzyıldaki sömürgeci kimliklerine geri döndüklerine dikkat çekmiÅŸlerdir.
Sonuç
Her insanın doÄŸruları ve yanlışları vardır. Ä°zzetbegoviç'in de doÄŸrularının yanında mutlaka yanlışları da olmuÅŸtur. Resulullah (s.a.s.) ölülerimizi hayırla anmamızı tavsiye ettiÄŸinden biz de onu hayırla anacağız. Ancak ÅŸu kadarını ifade edelim ki o, imani deÄŸerlere sahip çıkmada, Bosna halkının Müslüman kimliÄŸine önem vermede samimiyetinden ÅŸüphe etmediÄŸimiz bir insandı. Ömrünü kutsal bildiÄŸi deÄŸerlere ve Yüce Ä°slam davasına adadı. Ä°çinde yaÅŸadığı topluma ve tüm Ä°slam âlemine ışık saçmak için gayret etti. Allah rahmet eylesin.
Kaynak: Cuma dergisi / 24 Ekim 2003 Cuma
.
Henüz yorum yapılmamış.